20 yaşında bir genç kızın istediği hayatı yaşamak isterken bıraktığı son mektuptan… Tacizden, tecavüzden kurtulamayıp, intihar etmiş ya da öldürülmüş İlklima Naz Akbörü’nün çaresizliğinden, isyanından, geriye bıraktığı son mektubundan…
(O SON MEKTUBU OKUMAK İÇİN TIKLAYIN)
Sonra 2 gün geçmeden adliye koridorlarında ‘İmdat, bize yardım edin’ diye haykıran iki kadın-iki annenin feryadından.
Tacizden, şantaj ve tehditten kurtulamadıklarını haykıran iki kadın Samsun adliye koridorlarında ‘Ölmek istemiyoruz, sesimizi duyun’ diye haykırıyordu.
“Kendimizden geçtik kızlarımızın canı tehlikede“ diye feryat ediyordu birbirini hiç tanımayan ama aynı sapık tarafından taciz ve tehdit edilen iki kadın-anne.
Hem bir kadın hem bir gazeteci olarak bekledim. Her gün sadece buz dağının görünen yüzüne kim ne diyecek kim bir el uzatacak ya da kim ne yapacak diye.
ÇIT yok!
Bekledim. Her gün basının oluşturduğu gündem üzerine konuşanların, bir şekilde kendine bir koltuk bulanların konuya nasıl yaklaşacaklarını bekledim.
Kimse yaklaşmadı, dokunmadı…
Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti, şiddeti, tacizi, mağduriyeti okumayalım. İstedim ki bu durumu mağdurlar üzerinden işleyeyim. Ses olalım, güç olalım…
Uzun bir süredir üzerinde çalıştığım, “Bu şehirde bir etken ya da beceriyle yer edinmiş, koltuk bulmuş kadınlar ne yapıyor acaba” konulu araştırmam sürerken ardı ardına şehrimde yaşanan vakalar bu habere yöneltti aslında beni.
Sonra aradım… Bakmadılar!
Whatsapp’tan yazdım… Dönmediler!
Bir daha yazdım. Bir daha yazdım. Bir daha yazdım. Kararlılığım görülmüş olacak ki 5-6 kişi döndü. Çoğunun yaşananlardan bile haberi yoktu. Haber linklerini attım, görüş ve oturdukları koltuklarda ne yaptıklarını anlatsınlar istedim. Niyetimi yazdım. Dönen konudan tedirgin, yazan tedirgin. Dokunmaya korkuyor birçoğu ya da herkes gibi üsten geçiştirmişler. Hepsi bu.
‘Bizim alanımız değil’ diyenler oldu. Şaşırdım. Ne alanı. Siz kadın değil misiniz diye sordum.
TACİZ!
Ben “tacize uğramayan kadın yoktur” tezini savundum hep, yazdıklarıma, yaşadıklarıma, okuduklarıma ve gördüklerime dayanarak. Sonra araştırdım. Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmanın Türkiye’de kadınların % 41’i hayatlarında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddet yaşadığını ve % 93’ü cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı tacize maruz kaldığını ortaya koyduğunu gördüm. YANILMAMIŞIM!
Sonra bu alanda en cesur ve somut kim eğilmiş kim mücadele vermiş diye baktım. “Türkiye’de kadının adı yok, artık Türkiye’de kadının yaşam alanı da yok” diyerek sorunun geldiği boyutu özetleyen Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile karşılaştım Google’da. Okudum. İnceledim. Kaybolan umudum arttı. Çünkü ben biliyorum ki ne güçlü, yetkili, etkili görünen, erkekleri geçin kadınlar bile değinemiyor TACİZE, TECAVÜZE…
Kadınlarımız, kızlarımız çaresizlikten, nereden yardım alabileceğini bilememekten, kime sığınacaklarını bulamamaktan, utanmaktan ve mağdurken bir de öcü muamelesi görmekten ölüyor çoğu zaman.
“Hiç merak etmeyin. Kadınlar, çok ciddi bir mücadele verdiler ve bunu tek başlarına yaptılar. Konumlarından ödün vermediler, yüzlerini kapatmadılar ve konuştular” diyor Canan Güllü, bir beyanatında. “Ve merak etmeyim, ifşaat medya sektörüne de sıçrayacak zaten, hiç merak etmeyin” diyor. Umut verici!
İşte ben de bu umuttan yola çıkarak son mektubunu yazan İlklima’nın çığlığını duyamadık ama o adliye koridorlarında ‘İMDAT’ diye haykıran annelerin sesi kadar çıkar mı bizim Samsun’u temsil eden kadınlarımızın sesi diye sordum.
BU DERT HEPİMİZİN
‘Kadına şiddet’ adı altında evde, işte, sokakta, mecliste, sosyal platformlarda her geçen gün derinleşen ve oranının yüze 93’leri bulduğu ‘kadına taciz’ konusuna 20 yıllık Gazeteci ve Samsun Analiz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak dikkat çekmek istiyorum. Bu konuda çeşitli mevkilerde yer edinmiş, konuyu daha etkili katkı sunabilecek kadınlarımızdan görüş, öneri ve ne yaptıkları konusunda görüşlerini almaya çalışıyoruz. “Samsunlu kadınlar olarak görüş bildirmenizi, varsa bu konuda neler yaptığınızı iletmenizi bekliyorum” diye yazdım, yolladım hepsine.
Şimdi sizinle tek tek sorduğum isimleri ve cevapları paylaşayım. Bakalım kendi dertlerine ne kadar dokunabilmişler ya da dokunabilmişler mi?
Fotoğraf ve protokolden mi ibaretler, basının belirlediği sorunlar üzerinden demeç vermekten mi ibaretler, sürdürülebilirliği olmayan projelerle para kazanıp köşeye oturmaktan mı ibaretler, yoksa dertlerine ağlayabilmişler mi? Bu güne kadar kaç mağdura dokunmuşlar, kaç mağduru duymuşlar. Okuduktan sonra siz karar verin.
***
Ak Parti Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan – SUSTU

***
CHP Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu:

Türkiye’de yaşanan kadına yönelik şiddet olaylarının, kadın cinayetlerinin çoğunda ısrarlı takip söz konusu. Acil durum çağrılarının yüzde 20’si ısrarlı takip suçu kaynaklı. Özetle kadınlar, ısrarlı takibe karşı savunmasız durumda. Samsun’da yaşanan olay da bunun en somut kanıtı. İki buçuk aylık tutukluluk sonrasında, failin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi ve şikayete konu olduğu üzere taciz ve tehditlerin sürmesi, mevcut cezaların hiçbir yaptırım gücünün olmadığını gösteriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 27’nci yasama döneminde kadına yönelik şiddeti önleyeceği, cezaları caydırıcı hale getireceği iddiasıyla iktidar, birden fazla kez kanuni düzenleme yapıldı fakat sonuç değişmedi. Cezasızlık algısı sürdükçe, kadınlar daima mağdur olacak, canından olacak. Bunu ortadan kaldırmanın tek bir yolu var, bir kişinin sırf cinsiyetinden ötürü şiddete, tacize, istismara uğraması yada canına kast edilmesi halinde uygulanacak cezalar caydırıcı düzeye yükseltilmeli ve hafifletici hiçbir takdir unsuru olmamalı. Bu iktidar döneminde bu yapılmadı, yapılamadı; yapılanlar ise hiçbir soruna çözüm oluşturmadı.
***
Ak Partili Lâdik Belediye Başkanı Nurhan Yapıcı Özel – SUSTU

***
Samsun Baro Başkanı Pınar Gürsel Yıldıran

Programım çok yoğun. Vakit bulamazsam sonraki yazılarınıza katkı veririm.
***
DEVA Partisi İl Başkanı Kebire Birer Türk – SUSTU

***
Ak Parti Kadın Kolları Başkanı Rabia Bay Keser – SUSTU

***
CHP Kadın Kolları Başkanı Nazlı Güneysu – SUSTU

***
Samsun İYİ Parti İl Kadın Politikaları Başkanı Saydam Bayram

Çok çocuk yapın diyen, kadın ve kariyer kelimelerini çocukla eşleştiren bir zihniyetin, tavandan tabana yansımalarının sonuçlarından biridir bu yaşananlar.
Bir gecede İstanbul Sözleşmesini ben yaptım oldu diyerek, birilerine şirin görünmek adına fesheden Cumhurbaşkanı, göründüğü üzere çare üretmeyi bırakın sorunları daha da artmasına zemin hazırlamakta.
Rakamlarında gösterdiği gibi bu ülkede kadınlara yapılan taciz, mobbing, şiddet nerdeyse bu ülkede kanıksanmış, kader gibi razı gelinmiş, korkudan ve rezil olurum endişesi ile üstü kapatılmış, ortaya çıkanlar ise cezai yaptırımlar yeterli olmadığından sorunlar ve bu olaylar her geçen yıl artmıştır.
Oysa bu sorunların üstesinden gelmek sanıldığı kadar zor değil. Ağırlaştırılmış ve caydırıcı cezalar bir an önce devreye sokulmalı. Emsal teşkil edecek kararlar alınmalı. Kadınlarımızın eğitimine ağırlık verilmeli ve bu konuda topyekûn seminerler düzenlenmeli. Annelerin bilinçlendirilmesine ayrıca özen gösterilmeli. Ve daha birçok yol mevcuttur. Yeter ki bulunmak istensin.
Ancak bu iktidar 20 yıldır bu sorunu çözemediği gibi daha da derinleştirmiş, içinden çıkılamaz noktaya getirmiştir. Biz İYİ Parti olarak tüm çalışmalarımız ve hassasiyetimizle çözeceğimiz tüm sorunlar gibi bu konuyu da çözmeye geliyoruz.
***
Samsun İş Kadınları Derneği (SAMİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Münevver Uğurlu

Ülkemiz nüfusunun yarısı kadın olduğundan, sürdürülebilir gelişmişliğin temelinde kadın erkek eşit haklarıyla, eşit çalışma haklarıyla ile mümkündür.
Günümüz dünyasında iklimsel kriz, küresel ısınma, pandemi, yeşil dönüşüm projesi… Tasarruf, geri dönüşüm, yeterince tüketim, teknoloji, sanayi ve tarımda devrim, sürdürülebilir gelişmişlik için branşları dâhilinde öğretim ama önemli olan eğitim olmazsa olmaz.
Geleceğimiz çocuklarımıza temiz doğa, örf adet ve geleneklerimiz ile aile de başlayarak okulda çevrede hep birlikte insan yetiştirebilmek as olan budur. Eğer Biz kadın erkek yan yana yürümelerini sağlayabilirsek, mahalle kültürümüzle herkes zaten görevlerini sorumluluklarını yerine getirirler, yeter ki adil olalım sevgi saygıyı önemseyelim.
Kadın erkek birbirine gereken saygıyı gösterirse, gelecek nesillere örnek olacak. Ülkemizi, Uluslararasına da nasıl tanıtır, istihdam da istikrarlı, ilimle işbirliği yapmalarıyla mümkündür.
O halde neden bu gelişmişliği bozulan yollara yönelinsin. Kimsenin kimseye maddi manevi eziyeti zaten bizim toplumumuza uygun değildir. Gençlerimize sosyal sorumluluk, insana doğaya, tüm canlılara iyilikleri tercih etmelerini yönlendirebilmek için el birliği ile çalışmalıyız. Bu bir kültürdür bu da Bizim toplumlumuzun, olması gereken geleneğidir.
***
KİKAP Atakum Şube Başkanı Yasemin Zeren – SUSTU

***
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Samsun İl Temsilcisi Meral Kıvırcı

KADEM, kadının onuru ile yaşayabileceği güvenli bir toplum ve adil bir gelecek inşa etmek amacıyla kurulmuştur.
“Varoluşta eşitlik, sorumlulukta adalet” ilkesini benimser. Bizler sebebi ve muhatabına bakmaksızın öncelikle şiddetin karşısında ve mağdurdan yana bir tavır ortaya koyuyoruz. Şiddete hiçbir şekilde tolerans göstermeyeceğimizi, 9 yıldır her vesileyle ifade ediyoruz.
2021 Dünya Kadınlar Günü’nde bu konudaki kararlılığımızı dünya kadınlarına da duyurmak adına Kadın Haklarına Dair İlkeler Bildirgemizi ilan ettik. Bildirgede, öncelikle varoluşta eşitlik sorumlulukta adalet ilkesine dikkat çektik.
Kadın ve erkeğin yaratılışta ve değerde eşit olduğunu, kadının, yüklendiği tüm sıfat ve rollerin öncesinde “onurlu bir varlık” ve “bağımsız bir fert” olduğunu vurguladık.
Kadının akıl, ruh ve beden bütünlüğünün dokunulmazlığı ilkesiyle fiziksel, psikolojik, ekonomik hiçbir şiddet türünün kabul edilemez olduğunu savunuyoruz. Ayrıca hiçbir ideoloji, inanç, gelenek ve alışkanlık; bu hakları ihlalin gerekçesi olamaz diyoruz.
Bu temel anlayış çerçevesinde; ısrarlı takip de dâhil olmak üzere şiddetin her türlüsünün suç ve insan hakları ihlali olduğunu, kadınların takip, taciz ve tehdit durumunda gecikmeden devletin ilgili kurumlarına başvurmaları gerektiğini kamuoyuna duyuruyoruz.
***
Kadın Girişimcileri Destekleme ve Kültür Derneği (KAGİD) Başkanı Satı Düzgün – SUSTU

***
Amazon Kadın ve Yaşam Derneği Başkanı Züleyha Mangan

Genç bir kadın yaşamına son verdi. Mektubundan yola çıkarak burada bazılarının aklına gelen ilk soru, ne yazık ki uğradığı tacizlerin ardından neden yargıya başvurmadığıdır. Benzer durumlarda derneğimize başvuran kadınlardan, yaşadıklarından yola çıkarak vereceğimiz cevap nettir: Evet kadınlar artık eskisi kadar asla sessiz kalmıyor ancak yargıya başvurma konusunda çok ciddi güvensizlik yaşıyor. Nedeni de ortada, erkek egemen bir yönetim şeklinin tüm yansımalarını her alanda hissediyoruz. Cezasızlık politikaları, salıverilen taciz – şiddet failleri, koruma altındayken katledilen kadınlar, saygın tutum indirimleri ve daha sayabileceğimiz bir çok durumdan dolayı kadınlar artık yargıya gitmekten imtina eder duruma geldi. Derneğimize başvuran bir çok kadın arkadaşı ilk etapta kadın dayanışması ruhu ile sarmalaya çalışıp ardından “suçun” cezasız kalmaması, erkeğin elini kolunu sallayarak gezmemesi ve kadının yaşamını tehdit etmemesi için şikayetçi olmaya yönlendiriyoruz. Bazen aldığımız cevap şu oluyor: “diyelim ki şikayet ettim, şiddet görüyorum, çalışmıyorum, anne-babamın yanına dönüp yaşayamam zaten orada da şiddet görüyordum. Çalışmıyorum ekonomik özgürlüğüm yok, çocuklar var vb. şikâyetim sonucu o da en iyi ihtimalle diyelim ki 2 ay tutuklandı. Geri dönecek, peki ya sonra?” İşte bu “ya sonra” sorusuna en geniş çerçevede cevap bulamadığımız sürece erkek şiddeti, cinayetler ve intiharlar son bulmayacak.
***
NE YAPILMALI?
Avukat Hatice Sönmez Güneş ne yapılması gerektiğini şöyle özetliyor:

TBMM çatısı altında sağlık, aile, çalışma ve sosyal işler komisyonu evet var ama yeterli değil. Mutlaka kadınların ve çocukların cinsel tacizlerinin önlenmesi için komisyon kurulmalı (hukukçu-psikiyatrı-sosyoloji vs. )
Ceza kanunundaki cezalar caydırıcı değil daha ağırlaştırılmış ve caydırıcı cezalar uygulanmalı ve acil koruma önlemleri alınmalı dava sürüncemede kalmamalı ve hastalık boyutunda olan kişilerin rehabilite edilecek merkezlerin kurulması gerekir.
155 polis imdat, 156 jandarma ya da 183 danışma hatlarını arayarak koruma talep edebilirler ücrete tabi olmadan savcılığa suç duyurusunda bulunabileceklerdir.
Karakollarımızda aile işi şiddeti önleme birimine de direk başvuru yapabilirler
Belli aralıklarla tramvay ve otobüs duraklarında ve AVM’lerde bilgilendirme amaçlı yazılar gösterilmeli. TV ve radyolarda hukuki bilgilendirme yapılmalı.
Devletimizin koruma güvenlik tedbirlerini arttırması ve toplumda yozlaşmalar ve kargaşanın artmaması için okullarımızda anaokulundan itibaren kadınlarımızın ve çocuklarımızın haklarının neler olduğunun anlatıldığı hukuk bilgileri verilmeli ve bunun en kısa zamanda yürürlüğe girmesi için meclisten yasanın çıkarılması gerekir.
Gönüllü hukukçulardan oluşacak gruplar tarafından halkın bilgilendirilmesi sağlanmalı.
Baroların kadın ve çocuk komisyonları bulunmakta buradan da bilgi alabilirler
SONUÇ: Bizim bile dokunmakta, duymakta, konuşmakta zorlandığımız, yetersiz kaldığımız bir yaraya evdeki, para kazanma zorunluluğu olan işteki, sokaktaki kadın ne yapsın..
Daha yapacak çok işimiz, söyleyecek çok sözümüz olacak!